31 Aralık 2017 Pazar

Giresun Dağlarında Bir Serüven

    Balığı denizden çıkarabilirsiniz demiş bir zat, ancak balığın aklından denizi çıkaramazsınız... 
Bizde tıpkı sudan çıkmış balıklar gibi her daim gerçekte ait olduğumuz yere dönmenin hayalini kurarız. Heyecandan uyuyamadığımız bir gecenin sabahında çantamızı toparlayıp yola çıkmanın neşesi kapladığı zaman bizi, o vakit unuturuz tüm keder ve üzüntülerimizi.
Takvimler 3 ağustos 2017'yi gösteriyordu. Sıcak rüzgarların ve güneşin çayırları kavurduğu bir günde Espiye ilçemize 55km mesafede staj yaptığım HES'te yol arkadaşım Muhammet'i bekliyordum. Çünkü o geldiği vakit macera başlayacaktı.

     Saat 16 civarında beklenen adam gelmiş ve yolculuk başlamıştı. İlk konaklama noktamız Gölyanı obasına orman yolunda kısa bir tırmanış ile varıyoruz. Rakım:1500m
















Muhammet'e buraya yalnız geldiğim seferlerden söz ederken öte yandan sessizliğin sesi ile güneşin zirveler arasında kayboluşunu izliyoruz hayranlıkla. Küçük ahşap bir evde uyuyacağız. Bizim için mühim olan pahalı otellerde kalmak değildi, Asıl olan küçük bir dağ evinde muhabbeti kurabilmekti.


          Bir an önce  sabah olsun, güneş doğsun, yolcu yola koyulsun...



Sıcaklık 40°C . Şelalelerde ıslanarak esintilerin verdiği serinlikte yol alıyoruz. Çıkrıkkapı tırmanışı bittikten sonra testerenin dişlerinde yol alır gibi bir iniş bir çıkış kümbet yaylasına varıyoruz. 



    Rakım 1710m Toplam yol:113km. Yaylanın rahatsız edici kalabalığı dağıldığında camiye girip uyku tulumlarına sokuluyoruz. Yarın büyük gün.
5 ağustos sabahına gözlerimizi açıyoruz. Güneş yükselirken bizde alçalmaya başlıyoruz. Bisikletlerimizi Uzundere virajlarında bir sağa bir sola yatırarak süzülürken aklımız bizi bekleyen en baba tırmanışta. 

     Rakım 1410m. Artık inişin sonu tırmanışın başlangıcı.Yıllar boyu bu yolu geçmeyi ve bu dağlarda konaklamayı hayal etmiştim ama ancak bu güne nasip oldu ve yalnız olmak yoktu.  

   Aksu köyü yolundayız. Köyün cengaver çocukları süslü bisikletleri ile peşimize takılıyor ve bizimle yarışıyorlar. Bizi geçmeye çalışırlarken gözlerine baktığımda gördüğüm parıltıyı, ilerleyen yaşlarında da görebilecek miyim diye merak ediyorum. Ama karamsar bir ses zamanla bu merakın yerini arabaların alacağını ve bisiklet hakkında söyleyebilecekleri tek şeyin "küçükken benimde bisikletim vardı" olacağını söylüyor. 
Güneş tam tepede; sıcaklık 40°C civarı. Çeşmelerde sırılsıklam ıslanarak ve ağaç gölgelerinde kısa molalar vererek yol alıyoruz. Rakım:1950m. Zirvesine göz koyduğumuz dağın eteğinde Aksu köyündeyiz. Camiye fazla yükümüzü bırakıp  tırmanışa başlıyoruz. Yolun oldukça bozuk olduğu ve düzinelerce çoban köpeğinin çayırlarda dolaştığı yönünde malumatımız var. Maceralı geçeceğe benziyor. 
     Toprak yolun serbest taşları yıllar boyu geçen araçların lastiklerini yıpratırken kendileri de aşınmış. Bir obadan geçiyoruz. Çadır ve yığma taştan yapılmış ufak yapılar, geçim kaynakları hayvancılık olan mütevazi insanlar. Dönüşte burada yaşayacağımız küçük maceradan habersiz yola devam ediyoruz.  


  

    2500 metrelerdeyiz.  Bulutlar gelişimizi haber almışcasına yukarıları örtüveriyor ve bizi manzara göremeyeceğimizden endişelendiriyor. Yolun biteceği anı dört gözle bekliyoruz.  




    Neyse ki bu yorgun savaşçılar yokuşu sökerken bulutlar dağılıveriyor ve Sağrak gölü tüm ihtişamıyla karşımızda duruyor. 

    Zaman dursun istiyorum. Tam da burada, göz alabildiğine uzanan yeşilliğe baktığım sırada, eriyerek akan buz sularının şırıltısını dinlediğim şu anda. Ancak vakit dar. Rakım:2700m Bu noktaya gelinceye kadar dağlarda 155km yol ve 5000m tırmanış yaptık. Artık yorgunluğumuzu gölün soğuk sularına bırakabiliriz. Yüzücü gözlüğümü boşuna getirmedim :) Su sıcaklığı 10°C civarı. Bir kaç kulaç mesafede derinlik insan boyundan fazla. Daha derinlerde ise bir bilinmezlik ve muhtemel ölüm var çünkü durgun sular derinden akar. 




      Velhasıl biz çıkıp kurulanıyoruz ve güneş batmadan inişe geçiyoruz. Karınca kararınca tırmandığımız yamaçlardan atmaca gibi süzülüyoruz. Bozuk yolda yavaşladığımız sırada obanın kangal köpekleri etrafımızı sarıyor ve süvari misali üzerimize geliyorlar. Hemen pozisyon alıp karşı atağa geçiyoruz. Öz güven kırıcı bağırışlarımız ve yakınlarına attığımız taşlar ile geri adım atıyorlar. Kaçmak yok! Kaçan kovalanır. Kısa süreli mücadelenin ardından ağır ve emin adımlarla bir düzine kangalın arasından geçip köye iniyoruz. Yanımızda getirdiğimiz yiyeceklerden çok azını yarına ayırıp kalanını tüketiyoruz. 
     6 Ağustos günü dağlardaki yolculuğumuzun dördüncü ve son günündeyiz. 

       
    Bir önceki gün yıpratıcı yol şartlarından dolayı planlı konaklama noktamız olan Bektaş yaylasına ulaşamayıp bu ıssız köy camisinde geceyi geçirdik. Yüksek fiziksel performansın gerektirdiği besin ve proteini sağlayamadığımızdan 105km'lik final etabına bitik piller gibi başlıyoruz. 




      2400m rakımlı dağ sırtını aşıp kendimizi yer çekiminin ellerine bırakıncaya kadar sabırlı bir tırmanış halindeyiz. Bu iki yolcu dağı aşıp inişe başlasın, geziyi kaleme aldığım şu dakikalarda 2017 yılının son anlarını yaşıyoruz. Artık takvimler bir daha asla 2017'yi göstermeyecek... Geride kalan günlerde katettiğimiz yüzlerce kilometre,Geçtiğimiz onlarca yayla ve oba, ıslandığımız şelaleler, yüzdüğümüz göller Tırmandığımız ve indiğimiz onca dağdan sonra toplam 290km yol alarak Espiye'ye varmış bulunuyoruz. Artık o dağlar ve yollar bizleri hatırlayacak...ve her gidişimizde bize geçmişten bir sayfa açacak...FATİH TORAMAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder